Celil Memmedguluzade’nin Sovyet Dönemi Felyetonları Üzerine Notlar

185 Baxış

nazm

 

Celil Memmedguluzade’nin Sovyet Dönemi Felyetonları Üzerine Notlar

Böyük Mirze Celil Memmedguluzade’nin 150 illiyine…

Nazım Muradov

Lefke Avrupa Üniversitesi / KKTC

Giriş

İçinde bulunduğumuz 2019 yılında 150. yaşı kutlanmakta olan büyük demokrat yazar Celil Memmedguluzade’nin Sovyetler döneminde yani 1922-1930 yılları arasında kaleme aldığı felyetonlar (mizahi fıkralar), dönemin yeteri ölçüde aydınlanmayan karanlık noktalarına ayna tutmaktadır. Bu felyetonlarda sosyal ve siyasi motifli eleştiriler, eskidekilere (Sovyetlerden öncekilere) göre daha dikkatli ve yumuşak üslupludur.

1906 yılından beri belirli aralıklarla yayımlanmakta olan Molla Nasreddin dergisinin Tiflis ve Tebriz dönemleri artık geride kalmış, ilk iki döneme göre daha sönük ve hareketsiz olan Bakü dönemine girilmiştir. Tebriz’den Bolşeviklerin davetiyle Bakü’ye dönen Mirza Celil yeni rejimin beklentileri doğrultusunda hareket etmemek için direnmiş, Sovyetleri tenkit etmeği sürdürmüş, Bolşeviklerin hedefi hâline gelmemek – daha doğrusu onlarla ucuz ve seviyesiz polemiklere girmemek için sosyal ve siyasi eleştirilerinde üslubunu yumuşatarak dini fanatizm tenkitlerinde daha sert bir üslup tercih etmiştir.

C. Memmedguluzade bu sekiz-dokuz yıldaki yazılarını daha çok Molla Nasreddin dergisinde, birkaçını Yeni Yol gazetesinde, bir-ikisini de Kendli gazetesi ile Şark Kadını’nda yayımlatmıştır. Bu yazılar ‘Mığmığa’ (Sivrisinek); ‘Cefenk’; ‘Molla Nasreddin’; ‘Deli’; ‘Lağlağı’ (Gırgırcı); ‘Cırcırama’ (Cırcır böceği); ‘Cüvellağı’ (Ciddiyetsiz adam); “Mim. Nun.” (Molla nasreddin); ‘Gülübey’; ‘Celil Memmedguluzade’; ‘Haberci Muhbir’; ‘Molla Emmi’ müstear ve gerçek adlarıyla ışık yüzü görmüştür.[1] İroni dolu yazıların konuları muhteliftir – alfabe, dil, sosyal haklar, kadın özgürlüğü, basın hürriyeti, Bolşeviklerin yapmak istedikleri reformlar vb.

Büyük demokratın bu dönemdeki ruh halinde kuvvetli bir moral bozukluğu ve bedbinlik (pessimizm) hâkimdir ki, bu ruh halinin yazılarda da yansıması görülmektedir.

Mirza Celil’in 1922-1930 yıllarında Bakü’de (daha doğrusu Azerbaycan’da) yazıp Molla Nasreddin ve Yeni Yol’da yayımlattığı yazılar (felyetonlar) ile Mehmet Emin Resulzade’nin 1923-1927 yıllarında İstanbul’da (Azerbaycan dışında) yazıp Yeni Kafkasya dergisinde yayımlattığı makaleler arasında ilginç bir konu benzerliği, ortak yönler ve mesaj müşterekliği bulunmaktadır ki, bu karşılaştırma ayrı bir makalenin konusudur. Önümüzdeki aylarda aynı veya benzer konular üzerine yazılmış Memmedguluzade ve Resulzade yazılarını karşılaştırmayı düşünüyoruz.

Molla Nasreddin dergisinin ve bu dergide ‘Molla Nasreddin’ müstear adıyla yazılar yazan Mirza Celil’in din konusundaki görüşleri, XX. yüzyılın başlarından beri – 1903’te yayımlanmaya başlayan Şark-ı Rus gazetesindeki faaliyetinden bellidir. Mirza Celil, hep gündemde tuttuğu cehaletin nedenini de eskiden beri dini hurafelere ve yobaz din adamlarına bağlamaktadır. Bu anlamda, din konularındaki eleştirilerinin sert olması nedensiz değildir. Zira yeni rejim din konularında saldırgan bir tavır sergilemektedir. Sovyetlerin bu alanla ilgili görüşleri ıslahatlar değil, dini kurumları tamamen ortadan kaldırmaktır. C. Memmedguluzade’yi asıl hayal kırıklığına sokan ise Bolşeviklerin yalancılığı ve samimiyetsizliğidir. Zira onlar da Çarlık Rusya dönemindeki memurlar gayri profesyonel olup dine karşı sert tavır göstermelerine rağmen yobaz din adamlarıyla işbirliği yapabilmektedirler.

 

Celil Memmedguluzade’nin Sovyet dönemi felyetonlarının konuları üzerine

Mirza Celil’in Sovyet dönemi felyetonları konu bakımından zengin olmakla birlikte dil, üslup yönünden 1906 tarihli “Sizi deyib gelmişem”le başlayan ve okuyucularının iple çektiği eski yazılardan daha zayıftır. Bunun nedeni de Bolşeviklerin sert sansür uygulamaları, usta bir kalemin ürünü olan yazıların makaslanması, yeni sistemin temsilcilerinin ihtiyar hiciv ustasından övgü ve methiye beklentileri, ona siparişle yazı yazdırmak istekleri vb.dir. 07 Aralık 1922 tarihli “Bir növ yazıçı” felyetonunda “Beli, yazıcılığın da lezzeti götürüldü.” (s. 22) diyen Mirza Celil, yeni dönemde yani Sovyet sisteminde sözün değerden düştüğünü, eline kalem alan her kesin gazetecilik yaptığını eleştirmektedir.

Celil Memmedguluzade Eserleri’nin beşinci cildinde yayımlanan 1922-1930 tarihli felyetonlarını (kitabın ilk 100 sayfasındaki yazıları) konu bakımından aşağıdaki gibi tasnif etmek mümkündür:

1)      Alfabe ve dil yazıları

“Molla Nesreddin” (s. 7); “Möhkem ipler” (s. 10-11); “Kürk” (s. 11-12); “Heder” (s. 14-15); “Mene ne!” (s. 44); “Şutur-ı Zaman” (s. 62-63); “Ders Kitablarımız: Üçüncü il” (s. 66-67); “Keçen günler” (s. 53-54); “Bistü heştüm” (s. 59-60); “Kimden öteri” (s. 70) vd.

2)      Tiyatro, kültür ve sanat yazıları

“Teatr işlerimiz” (s. 9); “İki xeber” (s. 30-31); “Yadigâr” (s. 38-39); “Heyif olsun” (s. 64-65); “Bedbextçilik” (s. 67-68); “Şiir neşesi” (s. 72-73); “Uşaq teatrı” (s. 85-86) vd.

3)      Sosyal tenkit: israf; rüşvet, bürokratik engeller

“Cefengiyat” (s. 12-13); “Qanı istiler” (s. 15-17); “Ağ çörek ve kere yağ” (s. 18-19); “Yer yoxdur” (s. 20-22); “Padvod” (s. 27-28); “Pambıg” (s. 37-38); “Hara düşüm?” (s. 48); “Söz pehlivanı” (s. 51); “İspalkom imtahanı” (s. 56-58); “Hov” (s. 76-77); “Kooperatif” (s. 78-79); “Kendlilere yavug” (s. 95-96) vd.

4)      Siyaset ve matbuat yazıları

“Yakın Şark meselesi” (s. 13-14); “Matbaalar” (s. 41-42); “Molla Nesreddin aeroplanı” (s. 49) “Tehran muhbirimize” (s. 77-78) vd.

5)      Eğitim (ve Cehalet) yazıları

“Gözel yerler” (s. 25-26); “Şikâyet” (s. 31-32); “Müqeddes vetenim” (s. 32-33); “Maarif” (s. 36-37); “Kemend” (s. 40-41); “Muallim” (s. 42-43); “Savad mektebleri” (s. 54-56); “Uşaqlarımız” (s. 70-72); “Dinsizlik” (s. 81-82); “Muhibb-i iman” (s. 82-83); “Murdar” (s. 83-84); “Axır çerşenbe” (s. 86-87); “Gererdad” (s. 91-92); “Temizlik” (s. 94-95); “Musalla” (s. 98-99); “Peygamberlik ya ki kişmiş davası” (s. 99-101) vd.

6)      İnsani değerler (hak, hukuk, insaf, vicdan)

“Neft fehleleri” (s. 27); “İsa Aleyhesselamın möcüzü” (s. 39); “Su budkaları” (s. 75-76); “Varlılar bayramı” (s. 89-90) vd.

7)      Kadın hakları

“Rende” (s. 17-18); “Düzeldi” (s. 29-30); “Ne mereke!” (s. 33-34); “Gızıl kimi söz” -(s. 45-46); “Şerg qadını” (s. 68-69); “Tulambar eşşeği, mehmer palam” (s. 97-98) vd.

8)      Demokrasi ve seçimlerle ilgili yazıları

“Erzaq vergisinin nöqsanları” (s. 34-36); “Reşidül-memalik” (s. 46); “Ticaret” (s. 47) vd.

9)      Din konulu yazıları

“Ar olsun” (s. 23-24); “Ziyaret” (s. 24-25); “Cuma” (s. 50); “Meherremlik” (s. 52-53); “Orucluk” (s. 73-74); “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” (s. 79-80); “Dindarlık” (s. 87-88); “Gizledenler” (s. 90-91) vd.

10)  Diğer konulardaki yazıları

“Mayın biri” (s. 43-44); “Üç saat” (s. 74-75); “Qonaq vermek” (s. 93-94) vd.

Biz bu yazımızda söz konusu felyetonlardan sadece birkaçından söz edip Mirza Celil’in dil ve üslubuyla ilgili bazı saptamalarda bulunmaya çalışacağız.

 

Alfabe ve dil yazıları

Celil Memmedguluzade Eserleri’nin beşinci cildinde yayımlanan “Molla Nesreddin” (s. 7), “Möhkem ipler” (s. 10-11), “Kürk” (s. 11-12), “Heder” (s. 14-15), “Mene ne!” (s. 44), “Şutur-ı Zaman” (s. 62-63), “Ders Kitablarımız: Üçüncü il” (s. 66-67); “Keçen günler” (s. 53-54); “Bistü heştüm” (s. 59-60); “Kimden öteri” (s. 70) vd. felyetonlarında alfabe ve dil meselelerindeki eksiklikler eleştirilmiş, tereddütler ironik bir dille ortaya konmuş, sorunlar ve çözüm yolları masaya yatırılmıştır.

Mirza Celil Arap alfabesinin, Azerbaycan Türkçesini yazı ile ifade etme konusundaki eksikliklerinden sıkça söz etmektedir. Genel olarak sillabik (hecesel) ve sağdan sola doğru yazılan bir alfabenin aglütinatif ([sondan] eklemeli) bir dil olan Türkçeyi ifade etmedeki yetersizlikleri; Türkçedeki ö, ü ve ı ünlü seslerini karşılayan harflerin Arap dilinde ve alfabesinde bulunmayışı; birden fazla sesin tek işaretle karşılanması (örneğin, o, u, ö, ü ve v seslerinin tek vav işaretiyle gösterilmesi);; Türkçede tek ses gibi algılanan seslerin (örneğin, s, t, z seslerinin) Arap alfabesinde birden fazla işaretle gösterilmesi; kalın sıradan ünlülere sahip sözlerle ince sıradan ünlüleri olan kelimelerin imlasındaki ciddi kusurlar; noktalı harflerin çokluğu vb. konular Mirza Celil’in çeşitli felyetonlarında dile getirilmiş, eksiklikler eleştirilmiş, çözüm yolları da gösterilmiştir.

28 Eylül 1922 tarihli Yeni Yol gazetesinde ‘Mığmığa’ müstear adıyla yayımlanmış ‘Molla Nesreddin’ felyetonunda, hamile olan kız kardeşinin kocasından mektup alan ‘Mığmığa’ bey, “Pericihan’ın uşağı oldu.” sözlerinden bebeğin olduğunu (doğduğunu) yoksa öldüğünü netleştiremediği için psikolojik sorunlar yaşadığını dile getirmektedir. ‘Oldu’ ve ‘öldü’ kelimelerinin Arap alfabesinde aynı şekilde (اوﻟﺩﻯ) yazılması bebeğin dayısını tereddüde düşürmüş, endişeye kaptırmıştır. Kelimelerin aynı imla ile yazılmasının sadece imla ve dil problemi olmakla kalmayıp sosyal bir mutsuzluğa yol açtığı ironik bir dille gözler önüne serilmiştir. Bu sorun Rus dilinde gelen telgraf vasıtasıyla “çözülmüştür”.

21 Ekim 1922 tarihli “Möhkem ipler” (Sert ayak bağları) felyetonunda Azerbaycan Türklerinin yirmi yıldan da önce medeniyet yolunda ilerledikleri vurgulanmış, Bolşeviklerin her şeyi kendi adlarına çıkmamaları eleştirilmiştir. Mevcut ilerlemeyi engelleyen iki ayak bağının ise Arap alfabesinin zorlukları ile Türkçe yerine Arapça, Farsça ve Rusçanın kullanılması olduğu dile getirilmiş, bu ayak bağlarından kurtulmanın zamanı geldiği belirtilmiştir.

“Kürk” felyetonunda Tebrizli küçük tacir Meşedi Gulamali’nin mektup yazıp ‘kürk’ sipariş ederken kendisine ‘kürek’ gönderilmesi yani bu adamın alfabe mağduru olarak büyük maddi zarara girmesi müstehzi bir dille anlatılmıştır. Bu iki kelimenin aynı şekilde (ﮐﺭﮎ) yazılmasının, genel olarak Arap alfabesinde vokal seslerin gösterilmemesinin sadece alfabe ve dil sorunu olmakla kalmayıp başka sorunlara da yol açtığı belirtilmiştir.

 

Mirza Celil’in eleştirel dil ve üslup ustalığı üzerine

Bolşeviklerin Azerbaycan’ı işgal etmelerinin ardından kurulan Sovyet hükümeti zamanında görülen yetersizlikler Celil Memmedguluzade’nin usta kalemiyle tarihe not düşülmüştür. Örneğin, “Teatr işlerimiz” adlı felyetonunda 28 Nisan 1920 işgalinden önceki yıllar hatırlanarak “… Nerede bizim tiyatro müdürlerimiz? Halkın sevimli yönetmen ve artistleri nedrede? Abbas Mirza Şerifzadeler, Mirzağa Aliyevler, Hüseyingulu Sarablılar, Hacıağa Abbasovlar, Sidgi Ruhullalar nerededirler?!..”[2] denmektedir. Görüldüğü gibi, iki dönem arasında karşılaştırma yapılmış, eski dönemin kültür yönünden daha ileri olduğu belirtilmiştir. Aslında yazarın kendi dışlanmışlığı, ihmal edilmişliği de bu şekilde dile getirilmiştir.

C. Memmedguluzade’nin “Bir növ yazıçı” felyetonu sanki 1922’de değil, bugün yazılmıştır. Yalan haberler yazan, yöneticileri hak etmedikleri hâlde öven “reket jurnalistikası” “bir çeşit gazetecilik” adlandırılmıştır. Bu yalancılığın kaynağı ise Bolşevik iktidarıdır. Devlet memurlarının “özbaşınalığı”, rüşvetçiliği “Padvod” felyetonunda da ironik bir dille eleştirilmiştir: “Meselen, padvodu bir gün ispalkom istiyor, bir gün polis reisi istiyor, bir gün voenkom (askerlik şubesi başkanı) istiyor, bir gün ukom (uyezd komisarı yani ilçe yöneticisi) istiyor, bir gün palitbüro istiyor, bir gün zemkom (tarım müdürü) istiyor, bir gün erzak komisarı istiyor…”[3]

Veya “Ne mereke!” felyetonunda şöyle bir soru soruyor: “… Bizim Azerbaycan’ın hangi şehrinde, kasaba ve köyünde hangi ay ve hangi hafta boş geçer ki, o haftanın içinde kız yavrular yumruk gücü ve cennet vaadiyle evlendirilmesin?!..” Aslında bu ritorik sorudur, cevabı da içindedir…

“Maarif” felyetonunda bugün sıkça duyduğumuz “inkişafda analogu olmayan ölke” övgülerinin bir benzerinin 1923’te de yapılmış olduğunu ve Sultan Mecid Efendiyev, Celil Memmedguluzade gibi aydınların acımasız Sovyet baskı rejimine rağmen böyle yalanlara zamanında tepki göstermiş olduğunu öğreniyoruz: “… Özümüzü boş-boşuna medh ve tahsinle değil, özümüzü kuru övgü ve yalancı alkışlarla değil, mehz acı hakikati meydana koymakla biz maarif evini abad ede bilerik. Başka bir yol yoktur!”[4]

26 Eylül 1925 tarihli ve 39 sayılı Molla Nesreddin dergisinde “Molla Nesreddin” imzasıyla yayımlanan “Hele dem alır” felyetonu şu sözlerle başlar: “Yirmi yıl bundan önce milletimizin halini tasöir etmek icap ettiğinde mecmuamızın birinci sayısına bir kapak resmi (karikatürü) çizdik ve orada milletimizin yan yana yatışarak tatlı tatlı uyuduğunu gösterdik…” Ne ilginçtir ki yazı bu sözlerle bitmektedir: “… Ayılmayan benim milletimdir ki yirmi yıl bundan önce ben onu uykuda bırakıp geldiydim…”[5]

Celil Memmedguluzade Güney Azerbaycan meseleleri ve İran Türkleri konularında da hassasiyetini hep korumuş, hayatı boyunca bu sorunların çözümüyle uğraşmıştır. İran’da sonuncu Türk hâkimiyeti olan Kaçarların iktidardan düşürülmesi de Mirza Celil tarafından oldukça manidar bulunmuştur… O, felyetonlarından birkaçında (“Tehran muhbirimize”, s. 77-78; “Dehi ne isteyecekler?”, s. 112-113) ırkçı Fars şairi Ârif Mangal’dan ve onun Türkler (Türk dili) karşıtı görüşlerinden söz etmektedir. Ârif şöyle demektedir: “Ar olsun size, ey Türkçe konuşan Azerbaycanlılar! Sizlere ar olsun ki siz vahşi Türk diline aldanıp Fars diline değer vermiyorsunuz!..” Mirza Celil’in bu ırkçı tavır karşısındaki tepkisi ise şöyledir: “… Bugün Ahmed Şah’ı ve onun tüm neslini tahttan indirdiler… Asıl korkunç olan ise bundan sonradır. Korkarım ki bunlar Fars dilinin çürük-mürük meybaz ve beççebaz kitaplarını ve tiryekbaz ‘arif’lerini de tekmeleyip doğrudan Şah Abdülazim’e kovsunlar!”[6]

Celil Memmedguluzade İran’da bulunan tüm kötü (Fars dilinin çürük-mürük meybaz ve beççebaz kitapları ve tiryekbaz ‘arif’ler vb…) “değerler”inin de Türklerin üzerine yıkılmasından endişe etmektedir…

 

 

Sonuç

 

Celil Memmedguluzade’ye göre “kalemin mukaddes vazifesi vatana hizmet etmektir!”

Mirza Celil büyük vatandaş, büyük bir gazeteci, usta bir tiyatro yazarı olmakla birlikte aynı zamanda büyük bir demokrattır. Sosyal-demokrasiye inanan, temel insan haklarını önemseyen edip, aynı zamanda büyük bir milliyetperver ve hürriyetperverdir…

Kadın haklarının da savunucusu olan Mirza Celil aynı zamanda büyük bir aydındır. O, karanlık ve cehaleti insanlığın en acımasız düşmanı saymaktadır. Kızının ‘Münevver’, oğlunun da ‘Enver’ adlarını taşıması bir tesadüf değildir…

Hayatının son 11-12 yılını Bolşeviklerin yönettiği Azerbaycan’da yaşayan Mirza Celil ömrünün en mutsuz yıllarını da bu dönemde geçirmiştir. Eşi Hamide Hanım Memmedguluzade Cavanşir’in Mirza Celil hakkındaki değerli hatıraları da bunu açıkça göstermektedir. Kışın ısınmak için yazma eserlerini yakmak zorunda kalan edip, milli bir faciayı şahıs olarak yaşayan değerlerimizdendir.

Yazarın 1922-1930 yıllarında sınırlı gazete ve dergilerde yayımlattığı felyetonlar yani kara mizaha dayanan satirik fıkralar, konuları yönünden zengin olup dönemin sosyal, siyasi ve kültürel hayatına ayna tutmaktadır.

Bu fıkraların ciddi bir dil, söylem ve içerik analizi yapılırsa, satır aralarına sızdırılan birçok gerçek ortaya çıkmakla kalmaz, Bolşevik yönetim tarzı ve Bolşevizm hakkında da bilmediklerimizi öğrenmiş oluruz.

Bu hakikatler Mehmet Emin Resulzade’nin 1923-1927 yıllarında kaleme aldığı Yeni Kafkasya yazılarında açıkça ortaya koyduğu siyasi, sosyal, tarihi ve kültürel gerçeklerle de büyük ölçüde örtüşmektedir.

 

[1]Celil Memmedguluzade, Eserleri (6 cildde), 5-ci cild, Azerbaycan Dövlet Neşriyyatı, Bakı, 1985 (Tertip edenler: Eziz Mirehmedov, Turan Hesenzade), 309+5 s.

[2]Adı geçen kitap, s. 9

[3]Adı geçen eser, s. 28

[4]Age, s. 37

[5]Age, s. 108-109

[6]Age, s. 112-113

Bölmə : Manşet, Tənqid